18 Aralık 2013 Çarşamba

Ah be çocuk!..


Çok uzun süredir bloga yazı ekleyemedim.Aşağıda yazdıklarımı da 1 yıl önce yazıp taslak olarak kaydetmişim.Zaten ondan sonra da film koptu bende, hayata karşı takındığım önyargı, diyabet hastalığının içinde boğulup gitmelerim, uykusuz ve bol gözyaşlı gecelerim.Bazen umut dolu bir insanken, bir anda dünyanın en savunmasız ve karamsar insanına dönüşmelerim.Ruhumda yaşadığım depremler ve çöküntüler...Beni herşeyden olduğu gibi blogtan da soğuttu ve hiçbir paylaşımda bulunamadım sizlerle.Ama farkettim ki
ben yazarak iyileşiyorum.Hiçbir doktor, hiçbir hemşire ve hiçbir ilaç bana fayda etmiyor.O yüzden tekrar sayfama geri döndüm.Herkese merhaba.Geçen sene taslak olarak kaydettiğim, acım tazeyken yazdığım ve paylaşması bugüne nasip olan yazım aşağıdadır.




Yine aradın buldun,didik didik ettin,dünyadaki o kadar insanı kolaçan edip hedefini tutturdun ve gelip yine yanı başımda bittin tip hastalık.Hala şoktayım,hala bunun bir rüya olduğunu düşünüp kendimi çimdikleyip uyanmak istiyorum ama uyanamıyorum.31 Ağustos 2012 günü 4,5 yaşındaki oğluma tip 1 diyabet tanısı konuldu ve ben 10 sene önce yaşadığım herşeyi daha ağırlaştırılmış bir şekilde tekrar yaşıyorum.Günlerce süren tetkikler,yapılan ölçümler,alınan kanlar...Malesef ben gibi oğlum da diyabete yakalandı.Bana teşhis konulduğunda bu kadar üzülmemiştim.İnsülinimi yapar,yediklerime dikkat ederim demiştim ama çocuk öyle mi.10 sene önce "Ben iyiyim, bak insülin böyle kullanılıyormuş" diyerek teselli ettiğim, benim hastalığım yüzünden ömründen ömür giden annemi şimdi anlıyorum.Nasıl izah edilir, nasıl kabuk bağlar bu yara?Nasıl herşey tekrar eskisi gibi olur? Bir anne yüreği kaç gram insülinin iyileştirme özelliğine sahiptir?

Ege Üniversitesi Çocuk Hastanesi diyabet konusunda çok donanımlı ve iyi bir hastane.Bize insülin ve diyet tedavisinin yanı sonra psikolojik olarak da destek verdiler.İnsülin tedavisi gerçekten kabullenmesi zor ve zaman alan bir tedavi.Hele o ilk insülin yapma anı.Çocuğun senin gözlerine bakarken, ona iğne yapma duygusu..Hemşire hanım ilk insülini 45 derece enjektör yöntemiyle uyguladı.Bir sonraki insülini sen yapacaksın dedi.Bana anlattı anlatmasına ama dinleyen kim.O bir dakikalık zaman zarfında 10 sene boyunca başıma gelenleri düşündüm.İlk insülin yapma deneyimim,fazla ve az gelen insülinler sonucu yaşadığım hipo ve hiperglisemi durumları.Hemşire hanım insülini yaptı ben ağladım.İlk deneyimimiz bu şekilde oldu.Kalem yöntemini bildiğim için ben ertesi gün kalemle yaptım insülini.Ben eğitim odasından çıkarken, bitkin perişan halde başka bir anne geldi.Yanında kızı, elinde insülin kalemi.Kızının kolunu açtı, gözlerine baktı, inci gibi dökülen gözyaşlarını silip, kızının insülinini yaptı.Başını önüne eğip, koridorun sonundaki odaya giderek, kapıyı sıkıca kapattı.Ben öylece bakakaldım o anneye.Çünkü yaşadıklarımız aynıydı.Ben bu hastalığı bilmeme rağmen elim ayağıma dolaşmıştı.Hastane penceresini açıp avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum.Benim oğlum diyabetli değiiiiiiillllllll, bu işte bi yanlışlık vaarrrrrr.Doktorlar hata yapıyooooooorrrrrrr.Bağıramadım tabiki, tip 1 diyabetin tüm belirtileri vardı oğlumda.İçime doğmuş gibi ara ara evde şekerine bakıyordum.Bir ölçümde de 310 değerini görmüştüm.ve aslında kendim koymuştum teşhisi.Soğuk bir günde pencereyi açınca üşüyeceğini bilirsin ya, işte ben oğlumun hastalığını biliyordum ancak o pencereyi sımsıkı kapatmak istiyordum...

2 yorum:

cafenoHut dedi ki...

Çok çok geçmiş olsun. biliyorum geçmiş olsun diyince geçivermiyor hiçbirşey..
İnan hepinize sabırdan başka ne dilenir onu da bilmiyorum...
Üzüldüm, içim parçalandı. Çocuğum yok diye sanki kadar derinden hissetmiyor muyum diye kendime soruyorum. sonra diyorum benimki bu kadar acıyorsa bir anneninki ohoooo...
Öpüyorum...

Münevver dedi ki...

İyi dileklerin ve samimi yorumun için teşekkür ederim cafe nohut.Ben anne olamasa da her kadının bir anne olarak yaratıldığına inananlardanım